Su Ayak İzi

Su Ayak İzi Renk Türleri Nelerdir?

Su Ayak İzi Renk Türleri Nelerdir?

Son birkaç yüzyıl içerisinde dünyada daha fazla atığın ortaya çıkması ve doğal kaynakların daha fazla kullanılması sürdürülemez bir değişikliğe neden olmuştur. Bu nedenle yakın geçmiş itibarıyla insanlığın çevre üzerindeki etkisini ölçmek için çevresel ayak izi gibi bir hesaplama ortaya çıkmıştır. Hatta son 20 yıl içerisinde de bu terim daha fazla geliştirilerek birçok farklı ayak izi kavramı için bir temel oluşturmuştur.

Bugün insanlığın mevcut çevresel ayak izi sabit bir değer oluşturmamakla birlikte daha fazla toprak kullanımı, daha fazla su kullanımı ve daha fazla kaynak kullanımı nedeniyle de sürdürülebilir yapısını kaybetmiştir. Örneğin, önemli bir çeşit olan su ayak izi için 2002 yılında bir fikir olarak ortaya çıkarken, aynı yıl sonunda ilk tahminlerle birlikte bütün dünyaya tanıtıldı.

Su ayak izi bir bireyin veya bir ülkenin toplumunun tüketilen mal/hizmet arka planındaki su kullanım miktarını göstermeye yaramaktadır. Bu sayede bireyin veya ulusun toplam su ayak izi sayesinde birey ulusa ve uluslar da uluslararası topluma yararlı bir gösterge oluşturabilmektedir. Küresel su kaynakları ve tüketiciler bağlamında da tüketim ve gıda diyetinin bir işlevi çerçevesinde insanların bireysel ayak izini incelemenin büyük bir faydası olduğu ortaya çıkmıştır.

Ayak İzi Ailesi Öğeleri Nelerdir?

Ayak izi kavramı ilk ortaya çıktığından bu yana çevresel ayak izi sonrasında bir ayak izi literatürü geliştirilmiştir. Bu literatür içerisinde de birçok farklı kavram yer almaktadır.

Ekolojik Ayak İzi Nedir?

Ekolojik ayak izi ilk olarak 1996 yılında Wackernagel ve Rees tarafından geliştirilmiştir. Bugün atık alımı konusunda bir kaynak olarak ayrılmış olan arazinin ölçülmesini sağlamaktadır. Ekolojik ayak izi kendi içerisinde bileşenlere sahiptir.

  • Ekolojik ayak izi bileşenleri içerisinde ilk olarak balıkçılık, mera, ekim, yerleşim veya ormanlık açısından kullanılan arazilerin ölçümü yapılır. Bir diğer bileşen olarak da atık alımının sağlanması için gereken arazinin ve genellikle de fosil yakıtların yakımı sonrasında yayılım gösteren karbondioksitin tutulması açısından gereken orman arazisinin ölçülmesi noktası yer alır.
  • Ekolojik ayak izi ölçümü gerçekleştirilirken de ölçüm hektar cinsinden sağlanır. Bu noktada gerçek hektarlar göz önüne alınırken, bu hektar alanların her biri biyolojik üretkenliğine bağlı olarak hektar başına dünya ortalama biyolojik üretkenliği ile karşılaştırılma vasıtasıyla ağırlıklı sonuç elde edilir. Yani ekolojik ayak izi biyo-üretken alanın hektar türünden kullanımını gösterir. Bu çerçevede bazı noktalarda arazi ayak izişeklinde de isimlendirilir.

Su Ayak İzi Nedir?

Ayak izi ailesi içerisinde 2002 yılında ise su ayak izi tanıtımı gerçekleştirilmiştir. Bu kavram çerçevesinde tatlı su kullanımı ölçümü yapılırken, tatlı su bir kaynak olarak kabul edilir ve atıkların asimile edilmesi için de kullanımı göz önünde bulundurulur. Su ayak izi çerçevesinde de yeşil, mavi ve gri su ayak izi şeklinde 3 bileşen yer alır.

  • Yeşil su ayak izi kavramı; yeşil su kaynağı olarak adlandırılan yağmur suyunun ne kadar kullanıldığını ifade eder.
  • Mavi su ayak izi olarak adlandırılan kavram; mavi su kaynağı olarak ifade edilen yeraltı suyu ve yüzey suyu kullanım miktarını gösterir.
  • Gri su ayak izi kavramı ise tatlı su kütlelerine karşı insan etkinlikleri sonucunda kirlenen suyun asimilesi için gereken su miktarını ifade etmektedir.

Tanımlarda yer alan tüketim terimi ile bir su toplama alanı içerisindeki mevcut yer altı su kütlesinden ne kadarlık su kaybı yaşandığı ifade edilmektedir. Örneğin, su bulunduğu alanda buharlaştıktan sonra başka bir su toplama alanına veya denize ulaşırsa ya da bir ürün için kullanılırsa, su kaybı yani tüketim ortaya çıkar.

Karbon Ayak İzi Nedir?

Ayak izi ailesi içerisinde 2005 yılında ise karbon ayak izi veya bir diğer ismi ile iklim ayak izi kavramı geliştirilmiştir. Bu kavram sera gazlarının atmosfere salımını ölçerken, karbondioksit eş değerleri ile ifade eder. Çünkü dünyaya salınan gazlar içerisinde karbondioksit dışında metan ve nitrozoksit gibi sera gazları da bulunmaktadır. Bu tip sera gazlarının yayılımı sonrasında küresel ısınma potansiyelleri göz önünde bulundurularak bu gazların salınım oranları karbondioksit eş değerine dönüştürülür.

Malzeme Ayak İzi Nedir?

Bir diğer ayak izi ailesi üyesi olan malzeme ayak izi madencilik ham maddelerini odağına almaktadır. Bu odak dahilinde de kaynak tahsisini ölçmek için yeni yeni geliştirilmiştir. Yakın bir süreç içerisinde bu bağlamda fosfor ve nitrojenin oluşturduğu ayak izleri de geliştirilmeye başlanmıştır. Fosfor ve nitrojen birbirine çok benzer görülse de aslında biri kaynak kullanımı ölçümü ve biri de emisyon ölçümü için göz önüne alındığından gayet farklıdır.

Fosfor/Azot ayak izi malzeme ayak izi için geliştirilen 2 yeni kavramdır. Bunlar arasında fosfor ayak izi çok düşük bir kaynak olan fosfor madenciliğini göstermektedir. Diğer kavram olan azot ayak izi ise göller, denizler ve akarsular içerisindeki ötrofikasyon oluşturan yani kritik bir kirlenme etmeni olan ve genellikle riskli ekolojik hasarlar ile birleşen reaktif nitrojenin çevreye zararını ifade etmektedir.

Kimyasal Ayak İzi Nedir?

Ayak izi ailesindeki önemli tavsiyelerden birisi de değişen kimyasal faktörlerin çevreye, suya, toprağa veya havaya salınımının ölçülmesi için kullanılması gereken kimyasal ayak izi olmaktadır. Örnek olarak bir su kütlesine ulaşan farklı kimyasal yükler gri su ayak izinde ağırlıklı bir şekilde izlenirken, bu noktada değişen kimyasallar potansiyel zararları göz önüne alınarak ağırlıklı oranlar ile hesaplanır.

Ayak izi örneklerinde görüldüğü üzere herhangi bir ilke sınırı bulunmamaktadır. Yani tepe noktada çevresel ayak izi kavramı bulunacak şekilde herhangi bir spesifik çevre kaygısı göz önünde bulundurularak bir ayak izi tanımı yapılabilir. Fakat her ayak izi için belirtilen şekilde ortak bir taraf bulunmaktadır. Çünkü her ayak izinde tedarik zincirleri kapsamında kaynak kullanımı ve/veya emisyon ölçümleri yapılır. Böylece kaynakların kullanılması ve bazı ürünlerin üretimindeki belirli aşamalar sonrasında ortaya çıkan emisyonlar tüketici ve nihai ürünleri atıf edilebilir.

Tüketim ve Üretim Ayak İzinin Karşılaştırılması

Ayak izi hesaplamaları yapılırken temel olarak üretim süreçleri veya insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan ayak izi hesaba katılır. Bu durumda her nokta için ayak izi oranları bilinirse, herhangi bir ürün, bir tüketici veya bir üretici ayak izi ya da bir coğrafi ayak izi tahmin edilebilir.

  • Bir ürün için ayak izi, üretim aşamalarının her birindeki ayak izlerinin toplamı ile elde edilir.
  • Bir tüketici için ayak izi, tüketilen tüm mal ve hizmetlerdeki ayak izlerinin toplamı ile elde edilir.
  • Bir coğrafya yani bir bölgedeki ülke sakinleri veya şehir sakinlerinin ayak izi ise topluluk üyelerinin ayak izleri toplamı ile elde edilir.
  • Küresel tüketim için ayak izi elde edilmesi için de küresel üretimin ayak izi hesaplanır. Çünkü her ikisi birbirine eşittir. Bu noktada da hem küresel tüketim ayak izi hem küresel üretim ayak izi insan faaliyetlerinin ayak izleri toplanarak elde edilir.

Su Ayak İzi Fikrinin Kısa Tarihçesi

2002 yılında su ayak izi fikri geliştirilerek ilerletilirken, aynı yılın son döneminde ulusların su ayak izi hakkında bazı fikirler ve bazı ilk tahminler oluşturularak uluslararası çerçevede sunum yapıldı. Bu kapsamda su ayak izi için bir kişi veya bir ülkenin bireylerinin tüketilen tüm mal ve hizmetler arka planında ne kadar su kullandığını göstermek için geliştirilen bir kavram olarak tanıtıldı. Bir ulus için toplam su ayak izi hesabında da ulusun uluslararası mücadeledeki önemli bir göstergesi olduğu kabul edildi.

İlk dönemlerde küresel su kaynakları için bireysel ayak izi göz önünde bulundurularak, dolaylı su kullanımının analiz edilmesi düşünülürken, sonradan bunun mantıksız olduğuna dair şüpheler ortaya çıkarıldı. Bu çerçevede dolaylı su kullanımı değil gerçek su kullanımının tahsis edilmesi ihtiyacı ifade edildi.

Ortaya çıkan fikirler sonrasında suyun özellikle dünya çapında eşit bir dağılıma sahip olmadığı ve önemli bir kaynak olan suyun bu öneminin hesaba katılmasıyla su kaynağı tahsisinin jeopolitik boyutlarının ve uluslararası boyutlarının analiz edilmesi daha mühim bir nokta haline geldi.

Günümüzde dahi hem su ayak izi hem de sanal su ticareti kavramları açısından birçok farklı eleştiri bulunmaktadır. Ancak her iki noktada da geniş bir alan elde edilmeye başlanırken, daha farklı çalışmalar ve daha pratik kullanım örnekleri ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda da çok basit bir konsept ile atılan ilk adımlardan günümüze su kullanım oranları, su kıtlığı ve su kirliliğinin; üretim, ticaret ya da insan tüketimi ile ortaya çıkan tüm adımları Su Ayak İzi Değerlendirmesi (WFA) kavramını ortaya çıkarmıştır.

WFN Su Ayak İzi Ağı (Water Footprint Network) Nedir?

WFN, çevre bilimleri veya su kaynakları yayınlarında bulunan akademik makaleler ile alakalı olarak disiplinler arası ve bütünleştirici bir disiplin oluşturmaktadır. Kavram, disiplinler arası görevi bağlamında; öncelikle çevresel düşünce yani ayak izi ve tedarik zinciri düşüncesini su kaynakları topluluğuna ulaştırır. Diğer noktada da su kaynakları düşüncesini yani su tahsisi, su kıtlığı ve su verimliliği düşüncelerini çevre bilimleri topluluğuna ulaştırır. Bu sayede de topluluklar arasında bir köprünün kurulmasını sağlar.

Su Ayak İzinde Yeşil, Mavi ve Gri Kavramlarının Tarihçesi

Su ayak izi temel olarak tatlı suyun kullanılması ve bozulması ile ilgili bir ölçümdür. Bu ölçüm çerçevesinde daha önce bahsedildiği şekilde yeşil su ayak izi yağmur suyu tüketimini, mavi su ayak izi yüzey suyu ve yeraltı suyu tüketimini, gri su ayak izi ise tatlı su kirleticilerini asimile etmek için gereken su hacmini ölçmek için kullanılmaktadır.

Su ayak izi araştırmaları ilk başladığında hedefte tüketim amaçlı su kullanımı bulunuyordu. İlk noktadan itibaren su tüketiminde de yeşil ve mavi su tüketimi kapsamı ifade edilmişti. Hatta uygulanan modellerde bu bileşenler açık bir şekilde ayrım yapılarak kullanılamadığı için bir toplam olarak sunulmuştur. Sonrasında 2000 yılında Falkenmark tarafından yapılan su yönetimi perspektifinde mavi suyu daha geniş bir noktaya ulaştırmak için yeşil-mavi su terminolojisi çalışması göz önünde bulundurularak, bu sayede bilinçli bir şekilde yeşil su tüketimi su ayak izi ölçümüne dahil edildi.

Literatürde Chapagain tarafından kaleme alınan ilk makalede bir ürünün yeşil ve mavi su ayak izi ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Hatta bu makale de direkt olarak gri su ayak izi kavramı kullanılmasa da bu kavramın bir tanımı yapılmış ve kirletici bir yükü özümsemek açısından ihtiyaç duyulacak “seyretme suyu hacmi” şeklinde bir tanım yapılmıştır.

Yeşil, mavi ve gri su ayak izi tutarlı bir çerçeve içerisinde ilk defa 2008 yılında Hoekstra ve Chapagain tarafından sunulmuştur. Hatta Hoekstra 2011 yılında bir su kütlesi içerisindeki maddelerin doğal konsantrasyonlarını da göz önünde bulundurarak, gri su ayak izi tanımı için biraz daha iyileştirme yapmıştır. Bu sayede müsaade edilen maksimum konsantrasyonlar hesaba katıldığında, antropolojik kaynaklı ilave yükleri alma kapasitesini düşürmüştür.

İlk gri su ayak izi çalışmaları çerçevesinde yalnızca nitrojen vasıtasıyla kirlilik göz önünde bulundurulmuştur. Günümüzde ise bu kavram daha geniş bir hale getirilirken; metaller, gıdalar, farmasötikler, çözülmüş katı maddeler ve pestisitler gibi birçok çeşitli parametre ile çalışmalar devam etmektedir. Aslında bazı çalışmalar suyun kaynağı (yenilenebilir yeraltı suyu, kılcal yükselme, yüzey suyu ya da fosil yeraltı suyu) göz önünde bulundurularak değişen mavi su ayak izi türleri arasında bir ayrım oluşturmuş olsa dahi verilerin verdiği izin çerçevesinde bu daha fazla bir noktaya da ulaştırılabilir. Çünkü mavi su ayak izi için farklı tonlarda farklı potansiyel etkiler görülebilir.

WFA Alanının 4 Temel Düşüncesi Nedir?

Su ayak izi değerlendirmesi olarak adlandırılan WFA alanı içerisinde 4 temel düşünce yer alır.

  • Birinci düşünce çerçevesinde; tatlı su küresel bir kaynak olarak benimsenir. Çünkü bazen insanlar sanal su ticareti sayesinde dolaylı olarak başka bir yerdeki tatlı su kaynağını kullanma şansına sahiptir. Günümüzde küresel ekonomi, yerel su ile ilgili hareketleri yönlendirirken, sürdürülebilir su kullanımı açısından teşvikler bulunmamaktadır. Bu durumda ülkeler herhangi bir maliyete katlanmadan tüketimleri dolayısıyla ortaya çıkan su ayak izini dünyanın farklı bölgelerine “dışsallaştırabilir”.
  • İkinci düşünce içerisinde ise tatlı su yenileme oranları için sınırlılık ifadesi kullanılır. Buna bağlı olarak sınırlamalar ile ilgili tüketim, üretim ve ticaret kalıplarının gelişimi incelenmelidir.
  • Üçüncü düşünce çerçevesinde; tedarik zincirleri ve ürün yaşam döngüleri ile ilgili düşünülmesi sayesinde tüketim etkileri ve doğal kaynakların kullanımları anlaşılabilir. Su döngüsü ve su ayak izi sayesinde kaynak yönetiminde daha önce bulunmayan tedarik zinciri düşüncesi de dahil edildi. Bu düşünce sayesinde hem firmalar hem de son tüketiciler çerçevesinde sürdürülebilir su kullanımı göz önünde bulundurulabilmektedir.
  • Dördüncü düşünce ise tatlı su kullanımı ve kıtlığı ile ilgili bir kapsamı ele alarak, bu kapsam içerisinde yeşil ve mavi su tüketimini ve su kirliliğini hesaba katmaktadır. Su yönetiminde genellikle mavi su kaynağı göz önünde bulundurulurken, çoğu zaman yeşil suyun uygun olması hesaba katılmamıştır ve su kıtlığı ile su kirliliği endişeleri bu hesaplamalara entegre edilmemiştir.

Geleneksel çerçevede mühendisler mavi su olarak adlandırılan yeraltı ve yüzey sularını kullanmaya yeterince odaklanmamıştı. Çünkü tarımsal üretim için en önemli rolü yağmur suyu yani yeşil su oynamaktaydı. Fakat tarımda su tüketiminin kapsamlı şekilde incelenmesi için hem yeşil hem de mavi su tüketimi incelenmelidir. Bunun yanında tatlı su tahsisi yapılırken, sadece su tüketimi değil su kirliliği de hesaba mutlaka katılmalıdır.

Konseptten başlayarak analiz noktasına doğru ilerlerken, su ayak izi ölçümlerinde geliştirmenin ilk kademesi; ürünlerin su ayak izleri, ürün ticareti açısından sanal su ticareti ve ulusal su tüketimi ayak izleri odak noktası olarak kabul edildi. Sonraki dönemlerde yani 2007 yılında ise şirketler ve üreticilerin su ayak izi kavramını keşfetmeye başlamasıyla daha geniş bir kapsam elde edildi. Bu gelişmeler ile birlikte temel olarak;

  • Tüm su ayak izleri
  • Mamul su ayak izleri
  • Şahsi düzeyler ya da topluluk düzeyleri
  • Belirlenmiş bir coğrafyadaki imalatın sol ayak izi
  • Şirketlerdeki operasyonlar ve tedarik zincirindeki su ayak izleri miktar ölçümleri yapılmasını mümkün hale getirdi.

Kapsam genişledikçe ürünlerde su ayak izi değerleri toplanırken, daha tutarlı bir sonuç elde edilmesi için ürünün birim başına su tüketimi ile ilgili bir madde ortaya çıkarıldı. Bu madde sayesinde terminoloji içerisinde “sanal su içeriği” ya da “belirli su talebi” kavramı bir ürünün su ayak izi olacak şekilde değişime uğradı.

Son Noktada

WFA yenilenirken, bu çerçevede su yönetimi için yeni bakış açıları eklenmiştir. Bu noktada da su, su kirliliği ve kıtlık, su yönetimi maddelerinde yeni bakış açıları yer almaktadır.

Su için yeni bakış açısında kullanım çeşitleri, su kirliliği ve su kıtlığı konusunda küresel bir boyut elde edilirken, su kullanım sürdürülebilirliği ve eşitliği açısından yerel dışında neler yapılabileceğinin analizi sağlanmaya başlandı. Çünkü daha önceleri su sorunlarının sadece yerel olduğu düşünülürken, bugün ulusal bir bakış açısı bulunmaktadır.

WFA sayesinde su kirliliği ve kıtlık sorunlarının arka planında bulunan en büyük faktör analiz edilebilmektedir. Bu faktör ise elbette ki tüketim olarak belirlenmektedir. Bu anlamda su talebinin yönetiminde kullanıcı başına su ihtiyacı azaltılmalıdır.

Su yönetiminde yeni odak noktası geleneksel hükümetlerin kendi su kaynaklarını yönetmesi odağından tedarik zinciri düşüncesine evirilmiştir. Yani su yönetiminde su havzası ile bağlantılı olmayan tüketici, şirket ve yatırımcı da artık analize dahil edilmektedir. WFA şirketleri odak noktalarında;

  • Brüt noktadan suyun net kullanım miktarına
  • Proses aşamalarından tedarik aşamasına
  • Güvence altına alınmış “soyutlama hakkının” bulunmasından su tüketiminde gerçek sürdürülebilirliğin değerlendirilmesine ve
  • “Emisyon izinlerinin” karşılanması noktasından işletmenin çevreye ne kadar gerçek katkı sunduğunun değerlendirilmesine göre değişmektedir.